Yaşamdaki Acılar Tuz Gibidir

Bir adam genç kızının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştır. Bir gün kızı tuz almaya gönderir. Sürekli mutsuz olan kız döndüğünde, adam ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyler. Kız itiraz edince, adam, onu 1 ay boyunca odasına kitleyip hergün işkence yaparak dövmekle tehdit eder. Genç kız, korkudan adamın dediğini yapar ama tuzlu suyu içer içmez ağzındakileri tükürmeye başlar. “Tadı nasıl?” diye soran adama öfkeyle “Acı” diye cevap verir.

Adam kıkırdayarak kızı kolundan tutar ve dışarı çıkarır. Sessizce az ilerde ki gölün kıyısına götürür ve genç kıza bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden şu içmesini söyler. Söyleneni yine yapan genç kız, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken, adam yine aynı soruyu yine sorar: “Tadı nasıl?” Bu kez “Ferahlatıcı” diye cevap verir genç kız. “Peki tuzun tadını aldın mı?” diye sorar adam, ”Hayır” diye cevaplar genç kız.

Bunun üzerine adam, suyun yanına diz çökmüş olan genç kızın yanına oturur ve şöyle der:

“Yaşamdaki acılar tuz gibidir kızım, ne azdır, ne de çok ve aslında herkes için acının miktarı hep aynıdır. Bir bardağa attığımızda bir avuç tuzdu, şu göle attığımızda. Ancak bardaktan içtiğin su genzini kavurup yakarken, gölden içtiğin suda tuzu hissetmedin bile.

Gördüğün gibi acının şiddeti, neyin içine konulduğuna bağlıdır yani diğer bir deyişle “kabın” genişliğine. Acın olduğunda, mutsuz hissettiğinde yapman gereken şey kabını genişletmen gerektiğini bilmektir. Yani uzun lafın kısası, sana demem o ki, artık bardak olmayı bırak kızım, göl olmaya çalış…”

You may also like...