Yalancılar Kahvesi
Anadolu Selçuklu Sultanlığı devrinde Konya’ da Hz. Mevlana yaşıyordu. Sevdiği kişilerin başında kendisi gibi büyük âlim olan Şemsi Tebrizî geliyordu. Ancak iki âlimin birbirlerine bağlılığı dedikodulara sebebiyet verdiğinde Şems aniden ortadan kayboldu.
Rivayete göre Hz. Mevlana’ya “Beni kaybedersen Tebriz’e gel, seni Yalancılar Kahvesi’nde bekliyorum!” demişti. Mevlana Tebriz’e gitti. Yalancılar Kahvesi’ni kime sorduysa hepsi güldüler ve onunla alay ettiler. Zira Tebriz’de böyle bir kahve yoktu. Mevlâna müteessirdi, şehri terk etmek üzereydi. “Bir de kabristana uğrayayım!” dedi. Ne görsün? Şems mezarlar arasında oturmuş, onu bekliyordu. İki dost sarılırken Şems “Nasıl da akil edemedin? İşte burası Yalancılar Kahvesi.
Bak: Bu şâhın mezarı, sağken dünyaya sığmazdı. Her yer, her şey benim derdi. Şimdi bir avuç toprak. Şu mezar bir zengin mezarı. O da malıyla mülküyle övünürdü, bak şimdi bir avuç toprak… Şu…Şu.. Hepsi yalan oldu!
İşte burası “Yalancılar Kahvesi!”