Sevgililer Günü

“Tarih 14 Şubat 1981..Bütün dünyada “Sevgililer günü” kutlanmaktadır.

Hindistan’ın Behmai kasabası tam da bugün, polis kılığında 15-20 bir grubun baskınına uğrar.

Grubun tamamı erkektir. Ancak gruba talimatlar yağdıran öfkeli lider, alnında kırmızı bandajı ve uzun saçları ile bir kadındır.

Grup kasabayı tanımaktadır. Evlerden, üst sınıfa mensup 22 erkek seçilerek kasaba meydanına getirilir. Bu seçimi alnı kırmızı bandajlı kadın yapmıştır. Çünkü bu 22 erkeğin büyük bir kısmı, 16 yaşında iken, alnı kırmızı bandajlı kadına defalarca tecavüz etmiş ve yaptıkları yanlarına kar kalmıştır.

İlk ateşi alnı kırmızı bandajlı kadın açar, 22 erkeğin tamamı öldürülür. Grubun şefi kadın, topluluğa bir de konuşma yapar: Bundan sonra kadınlara tecavüz edenlerin sonu böyle olacak!

Grubun kısa bir süre içinde peş peşe eylemleri de namı da yayılır. Alnı kırmızı bandajlı kadın, 11 yaşında iken satıldığı, çocuk yaşta şiddetine ve tacavüzüne maruz kaldığı “kocası”nın köyünü de basar. Babası yaşındaki bu adamı, köy meydanında bir ağaca asarak öldüresiye bir kırbaç seansından geçirir. Orada da bir konuşma yapar: Bundan sonra çocuk yaştaki kızlarla evlenen erkeklerin sonu böyle olacak!

Grup zamanla, üst kasttan zenginlerin iş yerlerine, evlerine baskınlar yaptı. Silah yoluyla aldığı paraları alt kast mensubu yoksullara dağıttı. Böylece yoksullar ve kadınlar arasında, alnı kırmızı bandajlı kadının ismi efsane gibi dilden dile yayılmaya başladı.

Bu kadının ismi Phoolan De vi’dir.

Hint dilinde “Çiçekler Tanrıçası” anlamına geliyor. Daha sonra halkın dilinde, Daysu Sundari(Güzel Haydut) ismi ile birlikte anılmaya başlandı. O’nun yaşamını konu alan “Haydutlar Kraliçesi” ismi ile bir film de yapıldı. Phoolan Devi bu filmde, gerçeklerin çarpıtıldığını belirterek kendi gerçek hayat hikayesini, “Ben Phoolan Devi” isimli kitabında kendisi yazdı.

1963 yılında yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğan Phoolan Devi, 11 yaşında bir erkeğe “eş” niyetine satıldı. 16 Yaşında iken, kaçırılarak bir grup erkeğin elinde, günlerce tecavüze ve şiddete maruz kaldı.

Okuma yazması olmayan bu köylü kadın, maruz kaldığı bu dünyanın adaletsizliklerini öte dünyaya ve Hindistan devletine havale etmedi.

Sonra, Phoolan Devi 1983 yılında yakalandı ve hapse atıldı. Hapiste okuma yazma öğrenen, gazete ve kitap okumaya başlayan Phoolan Devi, 1994 yılında hapisten çıktı. Cezaevinde iken politika yapmaya karar veren Phoolan Devi, yoksulların ve müslüman azınlığın oylarıyla 1996’da ve 1999’da, iki dönem milletvekili seçilerek parlamentoya girdi.

Phoolan Devi, 2001 yılında evinin önünde silahlı bir saldırı sonucunda katledildiğinde 38 yaşındaydı. O’nu katledenler, büyük ihtimalle kadına yönelik tecavüzün, şiddetin ve her türlü aşağılamanın devlet politikası haline geldiği Hindistan’da, aykırının aykırısı bu kadının mücadelesinin, emsal olmasından korkan egemenlerdi.

Phoolan Devi’nin bütün bu yaptıklarını “şiddet” olarak mı, yoksa insan olmanın, erdemli ve onurlu olmanın gereği mi saymalıyız?

Phoolan Devi’nin ülkesinden tanınan bir kadın yazar, Arundhati Roy yanıtlıyor bu soruyu:

“…kendim şiddete başvurmayacak olsam bile, ülkedeki koşullar göz önünde bulundurulduğunda şiddeti mahkum etmek ahlaksızca olacaktır.”

alıntıdır.

You may also like...