ŞAŞKIN BAKKAL EFSANESİ
İstanbul Cadde bostan, Şaşkınbakkal ve Bağdat Caddesi. En tanınmış yerler. Ve burada efsane ‘’Şaşkınbakkal ‘’semti var. Sahibi kim buranın? Yani bu semte ismini veren şahıs, kim? Kimdir bu imparator? Bu efsane imparatorluk nasıl doğdu? Hemen söyleyelim. Tatlı bir hikayesi var. İnsanlığa ders verecek nitelikte. Ailenin bireyleri bugün sağ. Onlar, bir ‘’Efsane” imparatorluğun sülalesinden geliyorlar. Hem de ta kendileri: Bir semte adını veren Şaşkınbakkal Ahmet Koşar’ın hikayesi bu anlatılanlar.
Torun Volkan Koşar, kız kardeşleri Feryal ve Meral. Şaşkınbakkal Ahmet Koşar’ın Karısı Emine hanım ve gelinleri Birim Hanım. Bağdat Caddesinde otuyorlar o zamandan bu zamana halen.
Bir zamanlar bir bakkal vardı. Çayırların tepesine kondurduğu bakkal-manav dükkanı ile müşteri beklerdi. Etraftan ona, ‘Şaşkın Bakkal’ demişlerdi. Koskoca semti şaşırtmıştı da ondan. İn yok, cin yok. Bu dükkan niye açılır ki çayırların ortasına?!
Bugün bu semtte ev almak, Newyork’tan çok pahalı. Adam, tarlaya bakkal dükkanı kondurmuş. Ipıssız koca tarla. Uzaklarda inşaat işçileri çalışırlar, onlarmış müşterileri.
Şaşkın bakkalın torunu, Volkan Koşar ile Röportaj” yaptık. Sorduk. Anlatıyor: ‘’Rahmetli babam İhsan Koşar, Dedem Ahmet Koşar için ‘Dünyanın en akıllı adamı’ derdi. Kimse yokken ortalıkta çayırlara manav-bakkaliye dükkanı kurmuş. Bir ayağı kısa olduğu için az topallarmış, ‘Topal Ahmet’ denirmiş kendisine. Sonra sonra Şaşkın Bakkal adıyle anılmış. İki kardeşmişler. İşlerine yoğun olarak sarılmışlar. Çok tasarruflu gitmişler. Kasa anahtarını kimseye vermemişler.
Her şeyin bir ilki vardır. İlkler önemlidir. Bu yörede o ilkleri Ahmet Koşar başlatmış. Yani Şaşkın Bakkalın kendisi. O devirlerde büyük köşkler, ve Erenköy Kız Lisesi haricinde kimse yoktur. Öyle ki, Ahmet Koşar, yanında 16 işçi çalıştırmağa başlar. İstanbul’un ilk telefonlu bakkalıdır artık. Kadıköy’den Bostancı’ya kadar hiç kimsede “ telefon yoktur daha. Tek başlarına, köşklere, büyük okullara hizmet verilmeğe başlanır. Kardeşler küfelerle satış yaparlar. Para biriktirirler. Tutumludurlar.
Nihayet semte sinema getirmeğe karar verir iki kardeş. Mevcut Şaşkın Bakkal dükkanı yıkılır. Yerine Atlantik Sineması yapılır. O zamanki devirde sinema, bir nimet.
Derken, yurt dışında iş görüşmeleri başlar. Gittiği ülkelerde belediye başkanları hararetle karşılar kendisini. ”Domates biber patlıcan” lardan bir gemi satın alır. Alın teriyle. Etrafı sormaz, şimdilerde olduğu gibi “bu gemiciklerin parasını nereden buldun?” diye. Sorulsa da cevabını herkes biliyor zaten. Şimdi de siyasetçilerde soruluyor bu sualler ama, cevabı hem verilemiyor, hem de halkımız biliyor zaten. Sonra da sıra tır taşımacılığına geliyor.
Torun Volkan Koşar, aile boyu, yine aynı semtte oturuyorlar. Şaşkın Bakkalın eşi Emine Hanım sağ. Oğulları, torunları kendi yarattıkları semtteler şimdi. Oğul Volkan Koşar devam ediyor: “Dedem, yeniliklerin hep öncüsü oldu. Çalışma temposu içinde kalbi dayanamadı. 52 yaşında öldü.”
Torun Koşar, devamla “ O devirde, babam, evlendiğinde balayı için Nil Deltasına gönderilmiş. Marmaris’te otel işletirken, annemin kolları arasında öldü. O da yoğun çalışma temposundan dolayı.” Diyor.
Bağdat Caddesi üstünde koskoca semte adını veren Şaşkın Bakkal, bu güne kadar pek anlatılmadı. O koskoca semt, halen onun adıyla anılıyor şimdi. Ama, Şaşkın Bakkal’ın kendisi bir efsane olarak belleklerde kaldı.
Şaşkın Bakkal Ahmet Koşar için, Barış Manço’nun sözlerini yazdığı popüler bir şarkı var: Bunu, Şaşkın Bakkal Ahmet Koşar için bestelemiş. Günümüzün yozlaşmış insanlığına hitabeden ve ders veren ve de çok dersler çıkarılabilecek bir şarkı bu :
‘’Ahmet Beyin ceketi”
Tanrı, bütün kullara rızkını dağıtırken
Kimi sırtüstü yatar, kimi boşta gezerken
Kul Ahmet erken kalkar, haydi ya nasip derdi
Kimseler anlamazdı ya nasip ne demekti ?!
Meğerse tüm keramet, ceketteymiş be Ahmet
Şarkının sözleri böyle devam edip gidiyor