Sana da iyi bayramlar karaoğlan

Annemin emekli maaşını gidip ben çekiyorum.

Bu bankadan da laf aramızda haz etmiyorum çünkü gişedekiler “acaip” suratsız. Her seferinde annemin hesap Ankara’da olduğu için bin bir problem çıkıyor, tef gibi gerilerek gidiyorum.

Bekleyenlerin yaş ortalaması 80 +. Ben fena halde çıtır kalıyorum diğer bekleyenlerin yanında öyle söyleyim yani.. Büyüklerimiz oturmuş, dizi dizi birbirlerini süzüyorlar. Bir- iki tanesi aralarında sohbet ediyor ama genelde konu hep şikayet, hep şikayet.. Herkesin yüzü asık, gergin..

“Çınn” ötüyor, öndeki teyzenin sırası geldi.

İlk dikkatimi çeken kıyafeti oluyor, simsiyah kalın bir çorabın üstüne beyaz burnu açık ayakkabılar giymiş, belli ki yazı getirmiş ama babaannem gibi ayakları dört mevsim üşüyen cinsten.. Elinde bir baston, çok ağır hareket edebiliyor.

Saçları kısacık kesilmiş, boynunda rengarenk bir eşarp, hem bastonu idare etmeye, hem ucundan zincir sarkan gözlüğünü takmaya çalışarak ağır ağır gişeye ilerliyor, hiç acele etmeden.

Onun işi biterken benim numaram yanıyor ve ben de yanına bankoya yanaşıyorum. O daha ağır ağır paraları cüzdanına yerleştiriyor çünkü.

Tam çıkarken dönüp gişedeki suratsıza “ Bayramınız kutlu olsun şimdiden evladım” diyor. Çocuk başını bile kaldırmıyor, homur homur bir homurtu çıkarıyor ses niyetine…

Onun yerine ben utanıp gülümseyerek bakıyorum teyzenin yüzüne, ama hiç de bozulmuş bir hali yok, başını çapkınca eğerek, yan gişede oturan diğer suratsıza sesleniyor :

-“Sana da iyi bayramlar karaoğlan..!”

Karaoğlan ???

Bizim gişedeki nemrut hayretle başını kaldırıyor, kadına bakakalıyor..

“Aaa gözleri maviymiş ayol bunun.. İyi bayramlar boncuk gözlü, demin duymadın herhalde..” diyor yine tatlı tatlı…

Karaoğlan’la boncuk göz gülmeye başlıyorlar birbirlerine bakarak.. İkisi de içtenlikle “İyi bayramlar Teyze” diyorlar, biraz utanarak.. Teyzemin keyfi yerine geldi.

Bankanın orta yerine ilerleyip, tüm suratı asık bekleyenlerin karşısına geçip, yüksek sesle, “Haydin, hepinizin bayramı şimdiden kutlu olsun.” diyor..

Bir uğultu oluyor şubede…

Herkes kendi daldığı dünyadan çıkıp teyzeye bakıyor.

Ben durduğum yerden hayretler içinde, insanların yüzlerindeki ifadenin nasıl gerginlikten şaşkınlığa, oradan mutluluğa dönüştüğünü izliyorum. İnsan neşelenince resmen genç görünüyor yahu..!

Her kafadan bir ses çıkıyor. “İyi Bayramlar” “Ay sağolun” “Sağol varol kardeşim”.. İstisnasız şubedeki herkes gülümsüyor şu anda.

İçimden diyorum ki, yaşlanmak hikaye demek ki, enerjin böyle yüksekse kaç yaşına da gelsen, simsiyah çorabın üstüne burnu açık beyaz pabuç bile giysen böyle güneş gibi parlarsın, etrafı da aydınlatırsın işte.

Kara bulut mu olacaksın, pırıl pırıl güneş mi? O seçim sana kalmış.

Teyzem son bombayı tam çıkarken patlatıyor:

“TÜM TÜRKİYE’NİN BAYRAMI KUTLU OLSUN..!” diyor bağıra bağıra, sesi hafif titreyerek…

Tam bir kreşendo.!!

Ben kendimi bir anda ağlar buldum desem dalga geçer misiniz?

Arkasından koşup ellerinden öpeyim istedim, çekindim.

Baktım ki yalnız değilim, çoğunluk elinde mendil, gözlerini siliyor.

“Ya… üzmeyin bu güzel memleketi bu kadar..” dedim içimden…

Bir taraftan da anladım ki, içimizdeki kasveti dağıtmaya bir küçücük söz, bir tatlı dil, bir gülümseme yetiyor da artıyor bile..

Alıntı

You may also like...