Kurtlarla Koşan Kadınlar Kitabından 6 Müthiş Alıntı
Kurtlarla Koşan Kadınlar adlı kitap, toplumun unuttuğu ya da kaçındığı kadınsı içgüdülerle ilgili çok derin mesajlara sahiptir. Kadınların deneyimini halk hikayeleri, sanat ve doğa yoluyla yeniden yorumlamaya davet eden müthiş bir metindir bu. Büyümemizi ve özgür olmamızı teşvik eden dönüştürücü “kurt” ile temasa geçmekten bahseder. Kitabın yazarı Clarissa Pinkola Estes, etno-klinik psikoloji alanında doktora yapmış ve Jung’un terapi yöntemlerini izleyen bir analist. Kitabını tamamlaması tam 20 yılını aldı. Bu kitabın sayfalarını açtığınızda geniş, yoğun, büyüleyici bir sözlü hikaye geleneği ve ilham verici psikoloji dünyasına dalacaksınız.
1. Kendin ol
“Kendimiz olmak, başkaları tarafından sürgün edilmemize neden oluyor ama başkalarının istediklerine uymak, kendimizden sürgün edilmemize yol açıyor oluyor.”
Bu alıntı kişisel gelişim ve kendini gerçekleştirme ile ilgilidir. Kim olduğumuza bakmaksızın, herhangi bir durumda kendimiz olma cesareti. Bu bizim kimliğimizi güvende tutacak ve gerçek benliğimize geri döndürecek. Evcilleştirilmekten, tuzaklardan ve onu hapsedebilecek her şeyden kaçan o vahşi kadına götürecek.
2. Güçlü ol
“Güçlü olmak kas yapmak anlamına gelmez. İnsanın hiç korkmadan kendi aydınlığıyla buluşması, kendi usulünce vahşi tabiatıyla yaşaması demektir. Öğrenmek, bildiklerimize dayanabilmek demektir. Ayakta durmak ve yaşamaktır.”
Bu, Kurtlarla Koşan Kadınların en paha biçilemez fikirlerinden biridir. Bugün bazılarının kadınları “zayıf cinsiyet” olarak nitelediklerini düşünün. Zayıflık ve kırılganlık her zaman kadın cinsiyeti ile ilişkilendirilmiştir.
3. Uzaklaşmak kendimizi keşfetmemize izin verir
“Sürgün, eğlenmek için arzulanacak bir şey olmasa da, beklenmedik bir faydası var; sürgünün hediyeleri çoktur. Zayıflığı darbelerle çekip atar. Mızmızlığı ortadan kaldırır, hızlı kavrayış sağlar, sezgiyi arttırır, keskin gözlem gücü ile ‘içeride olanın’ asla elde edemeyeceği bir bakış açısı verir.”
Sürgün, bilinenin geride bırakıldığı ve bilinmeyene, yalnızlığa, belirsizliğe, tuhaflığa dönüşen eylem olarak da anlaşılmaktadır. İçimizdeki yeni kapasiteleri güçlendirir ve bize iç gözlem, güvenlik, gözlem ve açıklık gibi becerileri ve nitelikleri öğretir.
4. Kendinizi sevmediğinizde ne olur?
“Sevilmeye duyduğumuz gizli açlık, hiç güzel değil. Sevgiyi eksik ve yanlış kullanmamız hiç güzel değil. Sadakat ve bağlılıktan yoksun oluşumuz sevgisizlik getiriyor. Ruhsal siğiller, yetersizlikler ve çocukluk hayallerine dayalı ruhtan ayrılmış hâlimiz çirkin.”
Yazar, kadın davranışını kurtların davranışlarıyla karşılaştırır. Bugünün kadınının vahşi benliğinden ayrıldığını söylüyor. Artık içgüdüsel özüne bağlı değildir ve kendi gücünü, özgürlüğünü ve değerini kabul etmez.
5. Özgün sevgi
“Yine de, en dolu haliyle aşk bir ölüm ve yeniden doğuşlar dizisidir. Bir aşamayı, aşkın bir yönünü bırakıp başka birine gireriz. Tutku ölür ve geri getirilir.”
Aşk sonsuza dek asla söndürülemeyen tek güçtür. Yayılan, bizi büyüten ve tekrar sadece yeniden doğmak için ölmekte olan dönüştürücü bir varlıktır. Hayatımızı alabilen ve sonra bize geri verebilecek bir şey.
6. Dibe vurmak
“Yeniden yeni bir şey ekip yetiştirmek için en iyi toprak kaya dibidir. Bu anlamda, son derece acı verici olsa da, kaya dibine vurmak da yeni yaşamı ekmenin zeminidir.”
İnsanlar dibe vurmaktan korkarlar. Bundan kötüsü olabilir mi diye sorarlar. Kimse umut dahil her şeyini yitirmek istemez. Ama zaten her şeyi kaybetmişsek kaybedecek başka ne var ki? İşte tam da böyle zamanlarda hayatınızda yeni bir şey ortaya çıkar. Hatta büyülü bir şeydir bu. Derileri, maskelerimizi ve ölü ağırlıklarımızı dökeriz ve her zamankinden daha güçlü hale geliriz.