Beni Sevmeyen Eşime Mektup
Seni ilk gördüğüm anda gördüğüm güzelliği hiç unutmayacağım. Sana hep çok yakışıklı olduğunu söyledim, hiç bıkmadan. Hep çok azimliydin ve bu resmen bulaşıcıydı. Senin bir gün tutmaktan vazgeçeceğin sözler verdim ben, senin sayende.
Hayatımız heyecanlıydı; birlikte güzel zamanlar geçirdik, egzotik tatiller yaşadık. Sevildiğimi ve istendiğimi hissettim hep. Evlendik ve iki güzel çocuğumuz oldu. Sonra da her şey değişti. Sonra fark ettim ki, artık senin önceliklerinden biri değildim ve asla da olmayacaktım.
Artık hayata dair hiçbir isteğin kalmadı, şu iki el aleti falan dışında hiçbir şeye isteğin de ilgin de yok. Konuşmalar hep tek yön. Cevaplar hep bir mırıltı, bir “hıhı” o kadar. Soru sormuyorsun, cevap istemiyorsun. Yemekleri hep ben yapıyorum çünkü mutfağa adım dahi atmıyorsun. Geceleri aynı yatakta yatıyoruz evet ama dokunmak yok, konuşmak yok. Artık bu durumlardan dolayı dökecek gözyaşım kalmadı; sızana kadar ağlamıyorum da. Ne gözyaşlarımın bir faydası var, ne de kimsenin duyduğu var ağladığımı.
İkinci çocuğa hamile kaldığımdan beri bana dokunmadın. Tek istediğim biraz şefkat, sabah bir bardak çayın kokusuna uyanmak, takdir edildiğimi senden duymak, hayatımın tamamını geçirmek üzere söz verdiğim adamla birlikte hayattan keyif alarak yaşamak… Aile olarak kaliteli vakit geçirelim diye yaptığım bütün planları da reddediyorsun. Çünkü uyumak istiyorsun.
İkimiz de çalışıyoruz, ikimiz de eşit miktarda para kazanıyoruz ama zeka olarak senden düşükmüşüm gibi davranıyorsun. Senin iş günün, eve geldiğinde bitiyor olabilir ama benimki olanca hızıyla devam ediyor. Çamaşır, yemek, alışveriş, çocukların ödevleri, temizlik… Üzerimdeki baskı genel olarak dayanılabilirin çok üzerinde. Bazen düşünüyorum: “Benim aşık olduğum adam nerede acaba şu an?”
İçimdeki acı, birbirine aşık olduğunu bildiğim insanların yanındayken daha da fazlalaşıyor. Birini, diğerini hafifçe öperken görmek, yanağına şöyle bir dokunduğunu görmek ve daha kötüsü, artık bunları senin bana asla yapmayacağını düşünmek…
Arkadaşlarıma göre durumum umutsuz ve ben bunların böyle olmasına izin vermişim. Ailemle konuştuğumda, senin hep çok çalıştığını ve sana baskı yapmamam gerektiğini söylüyorlar. Cevap vermiyorum. Kimse bana hak vermediğinde kalbim biraz daha kırılıyor.
Çocukların her şeyi annelerinin yaptığı bir dünyada büyümesini kabullenemiyorum. Sinirlerin çok gergin olmasının bir iletişim yolu olduğu, sevginin ve birini sevmenin herkesin önceliği olmadığı bir dünyada yaşamaları… Bu şu anda kabul edilebilir değil ve hiçbir zaman da olmamalı…
Senin hayata yaklaşımın benimkinin tamamen zıttı. Ben canım acıyana kadar gülmek istiyorum; senin en son ne zaman gülümsediğini de hatırlamıyorum. Eve gelince sana sarılmak istiyorum, sen de bana sarıl istiyorum. Yükü birlikte taşıyalım ve paylaşalım istiyorum.
Çok, çok üzgünüm. Senin için, kendim için, çocuklar için… Birlikte yaşamaya söz verdiğimiz hayatın gidişatı için çok üzgünüm… Ancak, sırf çocukların hatırına bunu yaşamaya devam edemem. Bu, ancak yaşamakta olduğum tarifsiz eziyetin sonsuza kadar sürmesi demek olur. Ben kendimi yenilmez zannederdim, ancak bu yolda yokuş aşağı gitmek beni eninde sonunda mahvedecek, yenileceğim. Lütfen, bunun olmasına izin verme. Lütfen, ellerini ellerimin arasına al, yenildiğimizi kabul edelim ve arkadaşça yollarımıza gidelim…