Bağdat ve Halep
Üniversitedeyim. Bir gün hocamız derse girdi, biz sanıyoruz ki şiir okuyacağız. Moralsiz, keyifsiz girdi içeriye. Masasına sessizce oturdu ve; “Bağdat bombalanıyor şu anda arkadaşlar. Diyeceksiniz ki biz çok uzaktayız, dersimizle alakası ne? Öyle değil. Sizin dilinizde kaç Bağdat var bir sayın bakalım” Saydık. Aşığa Bağdat sorulmaz var, yanlış hesap Bağdat’tan döner var, ane gibi yar, Bağdat gibi diyar bulunmaz var… Şiirimizde, edebiyatımızda, dilimizde var, şarkılarımızda var… Dedi ki, Bağdat gidiyor.
Birgün edebiyat öğretmeni olduğunuzda inşallah öğrencilerinize bir de Bağdat’ın neresi olduğunu anlatmak zorunda kalmazsınız” Yüzlerce saat ders işledik, ne kadarı aklımda kaldı? Çok azı. Ama o günü unutmuyorum.
Günlerdir aynı şeyleri Halep için düşünüyorum. “Halep ordaysa arşın burda” deyimini anlatırken; Ahmet Telli’nin Şen Olasın Halep Şehri şiirini okurken, Aşık Garip’in Halep türküsünü dinlerken inşallah çocuklarımıza Halep’i anlatmak zorunda kalmayız. O türkünün son dizesidir; “sen kal burada Halep şehri…” Keşke kalsa…
Elden duadan başka bir şey gelmiyor. Allah yardım etsin.
(Alıntıdır)