Portakal Çiçeği
O akşam aydınlık yüzlü kadın bana,
“Portakal çiçeğini bilir misiniz?” diye sormuştu.
“Bilmem” dedim:
“Ben Urfalıyım, sadece patlıcan, domates çiçeklerini bilirim…”
O zaman bana “portakal çiçeğini” uzun uzun anlattı:
“Portakal çiçeği, olgunlaşmış meyvesi ile aynı dalda ve aynı zamanda yer alan tek çiçektir…”
Benim okurlarım başkadır. Hiçbir şeyi boşu boşuna, gereksiz yere, laf olsun diye asla söylemezler.
Uzun zaman “portakal çiçeğini” düşündüm.
Kitapları karıştırıp, Akdeniz kıyılarında portakal bahçesi aradım, kim bilir kaç kişiye “Portakal çiçeğini bilir misin?” diye sordum.
Oysa her zaman gözümün önündeydi “portakal çiçekleri”.
Olgunlukları ile gençlikleri yan yanaydı kadınların.
Yılların getirdiği bilgelik ile terk edilmemiş çocukluk…
Verimlilik ile tazelik…
Geçmiş ile gelecek…
Mazi ile umut…
Meyve ile çiçek…
Önünüze konulan bir bilgeliğin derinliğinde siz çırpınırken, kıkır kıkır bir gülüş duyarsanız, o odur:
“Portakal çiçeği…”
Ya da bir çocuksu muziplik, bir anda size yol açan bir önderlik sunarsa…
“Portakal çiçeği”dir.
*
Kendi kendime “portakal çiçeği” diye mırıldandım.
Bir toplumun düşünce yaşamında iz bırakmış, kitleleri etkilemiş, fikir bahçelerinin verimli yüzü…
Ama aynı zamanda gençliğin sanki tanımı…
Saçlarını örgü yapıp sokağa koşmaya hazırlanan bir çocuk.
Portakal çiçeği…
Zamanın tüm acımasızlığına karşın, yaşam bahçelerimizde bizlere olgunluk ile tazeliği birlikte göstermeyi sürdürüyorlar.
Meyve ile çiçek aynı daldadır.
Olgun bir tazelik görürseniz, odur:
Portakal çiçeği
BEKİR COŞKUN