BİR AZİM HİKÂYESİ
Süleyman ACAR Diyarbakır’da kitap satıcılığı yapmakta olup, aynı zamanda görme engellidir.
20.05.2017 tarihine kadar kitaplarını sırtında gezdirerek satarmış, sonra 20.05.2017 tarihinde bbc türkçe kanalında yayınlanan bir ropörtajıyla hakkında çıkan dağkapım meydanının seyyar kitapçısı süleyman engelli olabiliriz, ama hayatın içindeyiz başlıklı bir haberinden sonra kitaplarını Diyarbakır dağkapı meydanında bir oturma bankının üzerine yayarak serip satmaya başlamış.
Çünkü onu artık herkesler dağkapı meydanının seyyar kitapçısı olarak tanıyormuş.
Daha sonra temmuz 2017 sonlarına doğru dağkapı meydanında yaşanan üzücü bir hadise nedeni ile dağkapı meydanından ayrılmak zorunda kalmış.
Bir kaç gün kitap satamamış, (EKMEK YİYEMEMİŞ).
Sonra birileri ona Diyarbakır ofis semtinde bulunan sanat sokağı isimli yerde satış yapabileceğini söylemiş.
Sanat sokağına gitmiş, kitaplarını bir gazete üzerine yayaraktan satmaya başlamış.
Şiir’e türkü katmış, derdini gamını öyle atmış.
Daha sonra yenişehir belediyesi zabıta amirliğine gidip durum bildirince, zabıta amiri ibrahim bey ona kitaplarını üzerinde satabilsin diye, cam’dan oluşan alçak ve 80 santimetre uzunluğunda bir sehpa verip, sanat sokağında cami civarında bulunan yayla kafe önünü göstererek burada satışını rahatca yapar bize de hatırladıkça bir duan yeter diyerek, onun için yayla kafe sahibi ile görüşmüş tezgâhını akşamları evine giderken kafeye bırakabilsin diye.
Bir kaç ay her şey yolunda giderken, bir gün zabıtalar süleyman’a musallat olmaya başlamış kitap satamazsın kitap satamazsın yasak demişler, süleymanın başındaki 1gıram eti yemişler.
Süleyman daire başkanına ve zabıta amirliğine gitmiş, zabıtalar emziği ağzından düşünce ağlamış da, sonra emziği tekrar ağzına verilince susan bebeler gibi seslerini kesmişler, ama bir süre sonra gene vızıklamaya başlamışlar.
Süleyman’a bu defa zor ve istismar kullanılmaya başlanmış.
Süleyman tekrardan yenişehir zabıta amirliğine gitmek istemiş, ama birilerinin yardımıyla gidebiliyormuş.
Onu ilk seferde götüren kişi, zabıta amirliğinin içine kadar götürüp bırakmıştı, ama bu defa götüren amirliğin merdivenlerinin önünde bırakıp gitmiş.
Süleyman bütün merdivenleri çıkıp bitirdikten sonra, yukarı’dan düşüp sağ kolunu kırmış.
Çünkü onu merdivenin önüne bırakan kişi ona merdivenin etrafının açık ve kolkuluk yahut tırabzan olmadığını söylemeyi akıl edememiş.
Onu ambulansla hastaneye kaldırmışlar, daha doğrusu ambulansa bindirip tek başına hastaneye göndermişler.
Acil doktoru bir şey yok dese de süleyman ertesi günü özel bir hastanenin ortopedi profesörü Serdar NECMİOĞLU isimli güzel gönüllü birine baktırmış kolunu ve, profesör kolu kırık teşisi koyarak yarım alçıya almış.
Doktor kolun bir ay alçıda kalması gerektiğini söylemiş.
Bir hafta evden çıkmayıp, sonra ALLAH’tan başkası engel olamayacak bana diyerek kolu alçıda olduğu halde çalışmaya kitap satmaya başlamış.
Bir ay bitince kolu alçıdan çıkmış, Süleyman kolu alçıdançıkar çıkmaz da hemen aklına geleni yapmaya koyulmuş.
Belediye başkanına, sayın başkanım!
Ben sanat sokağında kitap satıcılığı yapıyorum.
Kışın çok soğuk oluyor, bazen de kitaplarıma yağmur değiyor.
Lütfen bana işimi içinde rahatca yapabileceğim bir kulübe verindemiş.
Başkan da, süleymanım! Sen bu işten aylık ne kadar kazanıyorsun?
Diye sormuş.
Süleyman, başkanım net bir şey söyleyebilmem mümkün değil,çünkü bazen bir günde beş kitap satılabilliyorken, bazen de onbeş günde bir tane bile satılamayabiliyor demiş.
Bunun üzerine, başkan illa da bir rakam söyle diye ısrar edince, süleyman da başkanım ortalama 300 diyebilirim demiş.
Bunun üzerine, başkan çıldırtıcı teklifini edivermiş.
E süleymanım!
Sana 300 tl’yi aydan aya ben versem de!
Sen kışın evinden hiç çıkmasan olmaz mı?
Diye sorunca, süleyman belediye başkanına {NESİMİ’DEN} RIZKIMI VEREN HÜDA’DIR! KULA MİNNET EYLEMEM! İsimli türküyü seslendirmiş.
Bu türküden sonra, başkan süleymana mesajın alındı kardeşim demiş ve, ona sanat sokağındaki ofis camisinin yanına pimapenden beyaz bir kulübe kurdurmuş.
Süleyman ise, kulübesine önce elektirik çektirmiş, daha sonra da bir marangozla anlaşıp kitaplar için çok güzel bir raf yaptırmış.
Tek eksiği kalmıştı kulübesinin, o da kulübenin adı.
ALLAH’ın izniyle o eksik de 10.04.2018 tarihinden itibaren tamamlanmış.
sizce kulübenin adı ne olmuş olabilir?
yazıyı başından okuyanlar tahmin etmekte zorlanmazlar ama, biz yine de söyleyelim ve, söylemekle de kalmayıp, resimlerini de dostlarımızla paylaşalım.
AZİM KİTAP KULÜBESİ.