ATATÜRK’ÜN SİLAH ARKADAŞI…

Atatürk bir gün, otomobille Eskişehir’in yakın köylerine doğru gezintiye çıkmıştı. Yanında Salih Bozok vardı. Yaşlı çınarların gölgelediği bir köy kahvesinin önünde durdurdu arabayı. Salih Bozok’a döndü:

“Bu çınarı hatırlıyorum,” dedi. “Zaferden sonra bir gün yolum düşmüştü buralara.”

Eski anıları yeniden yaşamak için arabadan inip mütevazı köy kahvesine doğru yürüdü Paşa. Eskimiş sandalyelerden birine oturdu.

Yaşlı kahveci temiz bardaklar içinde, köyün biricik ikramı olan ayran getirdi konuklarına. İkramdan hoşlanmıştı Atatürk. Yaşlı kahveciye sevgiyle bakarak sordu:

“Adın ne, senin?”

“Yusuf, efendim.”

“Buralarda geçen harbi hatırlar mısın?”

“Nasıl hatırlamam Paşam? Maiyetinizde çavuştum.”

“Maiyetimde mi?”

“Bütün kuvvetlerin başkomutanı değil miydiniz? Hepimiz emrinizde savaştık…”

Atatürk, kahvecinin bu zekice yanıtını beğenmişti.

“Aferin, Gazi Yusuf Çavuş!” dedi.

Yaşlı kahveci ellerini önünde bağlayarak, “Estağfurullah Paşam!” dedi. “Gazi sizsiniz…”

“Rütbe başka…” dedi Atatürk. “Fakat harpten dönmüş iki asker sıfatıyla ikimiz de gaziyiz!”

Tepside duran ayran dolu bardaklardan birini alarak yaşlı gaziye uzattı.

“Şerefine Gazi Yusuf Çavuş!”

“Şerefte daim ol Paşam!”

Atatürk’ün bizzat ona ayran ikram etmesi, yaşlı gaziyi duygulandırmış, gözyaşlarını tutamaz olmuştu! Ağlamaktan ayranı içemiyordu.

Atatürk de duygulanmıştı; daha fazla kalamadı orada. Ayağa kalkarken cüzdanından çıkardığı yüz lirayı ona verdi.

“Allahaısmarladık silah arkadaşım!” dedi…

You may also like...