Selim Sırrı Tarcan
Efsane beden eğitimi öğretmeni Selim Sırrı Tarcan, yüksek eğitim için gittiği İsveç’te duymuştu bu melodiyi… “Şakıyan üç kız” isimli bir şarkıydı. Jimnastikte kullanabilirim diye düşündü, notalarını kaydetti. Türkçe öğretmeni ve şair Ali Ulvi Elöve’den rica etti, söz yazmasını istedi. Birinci Dünya Savaşı’nın tamamen aleyhimize döndüğü, milletin derin ümitsizlik yaşadığı günlerdi. Ali Ulvi bey bu duygularla, İstanbul Moda’daki erkek öğretmen okulunun denize bakan odasında pencere kenarına oturdu, kareli defterine mavi mürekkeple yazmaya başladı, dağ başını duman almış…)
(İlk kez, 1916’da erkek öğretmen okulunun beden eğitimi gösterileri sırasında söylendi. Özellikle gençler tarafından öylesine sevildi, öylesine yüreklendirici bulundu ki, kulaktan kulağa tüm yurda yayıldı. Ezbere bilenler arasında, bu milletin kaderini ve tarihin akışını değiştirecek biri vardı.)
Mustafa Kemal…
İnce ince yağan yağmur altında Karageçmiş köyüne yürürken, gülümseyerek mırıldanıyordu.
Her geceyi güneş boğar
Ülkemizin günü doğar
Yol uzun da olsa ne var
Yürüyelim arkadaşlar!
Bu sözler, özgürlüğe, bağımsızlığa, cumhuriyete, demokrasiye, hukuka, bilime, sanata, akla mantığa atılan adımların sözleriydi… İzmir Marşı’yla hedefine ulaşan milli mücadelemizin Samsun’dan yola çıkışı, Gençlik Marşı’ydı…
Atatürk…
19 Mayıs’ın milli bayram ilan edildiği gün, 1938’de, hastaydı ama yine gülümseyerek şöyle diyordu:
“Anadolu’nun dağ başlarını, tekerleklerine çuval doldurduğumuz kırık dökük otomobillerle aşarken, yanımdaki arkadaşlarıma bu marşı söylemeyi adet edinmiştim.”
Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar..