YİTİRDİKLERİMİZİ DÜŞÜN!
Ne çok duyguyu yitirdik değil mi?
Önce oyunlarımızı aldılar elimizden. Evcilik oyunumuzu, Körebemizi. Yavaş yavaş körelttiler güzel olan değerleri. Şimdiki evlilikler evcilik oyunu değil de ne peki?
Nasıl da susturulduk değil mi?
Hatırlar mısın ne çok ses vardı mahallende. Gece karanlığına kadar susmayan çocuk cıvıltıları, şarkı söyleyen dudaklar vardı. Domates bibeer diye bağıran satıcılar, eski elbiselerini yırtılmış naylon terliğini alıp yerine mandal, leblebi keçiboynuzu veren amcalar vardı…
Vefa vardı herseyden öte, komşuluk vardı. Bizde pişti ona da götürelim vardı. Cenazeleri var yemek yapamazlar şimdi… vardı.
Güven vardı hepsinden önemlisi güven! Zarar gelmez dediğin kimse zarar vermezdi. Sen nasılsan öyleydi herkes..
Aile mahremiyeti vardı. Büyüğe saygı, küçüğe sevgi vardı. Küçücük bir odaya sığan mutlu kardeşler vardı…
Sonra bişey oldu tuhaf bi şey…
Tüm çocuklar, evlerine büyükler kabuğuna çekildi.. Ellerimizde tabletler, telefonlarla bambaşka bir dünya oluverdik..
Yanıbaşındaki muhtaç komşusundan bihaber yaşayıp, “acaba canı çeken olur mu?” diye düşünmeden her yediğini paylaşan, “gezmeye ayıracak parası var mıdır?” diye düşünmeden, her tatilinden mutlu mesut kareler paylaşan bencil insanlar olduk.
Layk almak için lakayt olduk. Bir tuşla sevinip ağlayan hissiz insanlar olduk.
Yitirdiklerini düşün, biz aslında çoktan
ÇOK olduk ve en çok da YOK olduk….