Çadırımızı Çalmışlar Fıkrası
Karadenizli Temel ile Adanalı Birol birlikte tatile çikarlar.Fethiye’de, Kelebekler Vadisi’nde kamp kurarlar. Geçen yıl kavga ettikleri hippiler de orada olduklari için biraz keyifleri kaçar ama pek umursamazlar. Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip bir şişe de şarabı devirdikten sonra uykuya dalarlar. Birkaç saat sonra Birol uyanır ve Temel’i de dürtükleyip uyandırır. Temel uyku sersemidir;
-“Ne oldu? Ne istisun?”
-“Temelcigim. Yukarıya bak ve bana ne gördügünü
söyle.”
Temel gökyüzüne bakar ve cevap verir:
-“Ha punun içun mu uyandırdun benu?. Paktum işte. Milyonlarca yilduz görirum…Işil işil parliyan milyonlarca yilduz…” Birol tekrar sorar:
-“Peki, bu sana neyi gösteriyor?”
Artik iyice uykusu kacan Temel biraz düşünür ve feylezofca cevap verir:
-“Teolojik olarak Allahun kudretinu ve kendu acizligimuzu corirum. Felsefi olarak, evrenun sonsuzlugunu ve onun karşisindaki onemsizliğimuzu corirum. Astironomik olarak galaksilerun, yilduzlarun, gezegenlerun varligini corirum. Meteorolojik olarak pucün havanun cok guzel olacaginu corirum. Yilduzlarun konumuna bakarak da gecenun köru ve saatin 3 oldugunu, penu lüzumsuz yere uyandirduğunu coruyorum…niye sordun punu pana? Ha sana neyi costerur?”
Birol cevaplar:
-“Ulan hıyar, çadırımızı çalmışlar…”
AĞIR
Delikanlı çalıştığı şirketin mektuplarını postalayacaktı. Postacı mektuplardan birisini tartıp; “Bu çok ağır!” dedi. “Biraz daha pul yapıştırmamız lazım.”
Delikanlı:
Abi!” dedi. “O zaman daha ağır olmaz mı?”
SAAT
Temel aldığı bir daktiloyu bozuk diye geri götürdü. Satıcı;
– Neresi bozuk, dün aldığında sağlamdı.
Temel:
– İki tane “a” yok, saat yazamıyorum.
MAYMUN
Kadın bebeğiyle otobüse binerken otobüs şoförü kendini tutamayıp şöyle demiş:
– “Aman tanrım ne kadar çirkin bir bebek…”
Kadın sinirle biletini kutuya basmış, en arka tarafa geçmiş, bir adamın yanındaki boş yere oturmuş. Adam dönmüş kadına;
– “Özür dilerim. Acaba az önce şoförle aranızda ne geçti?”
Kadın:
– “Büyük bir terbiyesizlik etti. Hakaret…”
Adam:
– “Bir kamu görevlisi insanlara hakaret edemez. Suç teşkil eder.”
Kadın:
– “Doğru. Gideyim de şunu bir azarlayayım.”
– “Merak etmeyin, ben maymununuza göz kulak olurum…”
PAPAĞAN
Adam, papağanını gümrükten kolay geçirebilmek için bir kutuya koymuş, üstüne de “kırılacak eşya” diye yazmıştı.
Gümrük memuru yazıyı okuyunca, kutuyu şöyle bir silkelemeye başladı. Aynı anda içeriden papağanın bağırdığı duyuldu:
“Şangur şungur.. Şangur şungur..”
İKİ OLASILIK
Temel ile Dursun konuşuyorlardı…
Temel Dursun’a sorar:
– Savaş çıkarsa yandık galiba.
Dursun düşündü:
– İki olasılık var, dedi. Ya çıkar ya çıkmaz. Çıkmazsa mesele yok, çıkarsa iki olasılık var:
Ya çürüğe çıkarız ya askere alınırız. Çürüğe çıkarsak mesele yok, askere alınırsak iki olasılık var: Ya geri cephe ya ileri cephe. Geri cephede kalırsak mesele yok, ileri cepheye gidersek iki olasılık var: Savaşı ya kazanırız ya kaybederiz. Kazanırsak mesele yok, kaybedersek iki olasılık var: Ya esir düşeriz ya ölürüz. Esir düşersek mesele yok, ölürsek iki olasılık var: Ya gömerler ya kağıt fabrikasına yollarlar. Gömerlerse mesele yok, kağıt fabrikasına yollarlarsa iki olasılık var: Ya gazete kağıdı ya tuvalet kağıdı. Gazete kağıdı olursak mesele yok, tuvalet kağıdı olursaaak… İşte o zaman yandık Temel!
HEPSİ SENİN OLSUN
Platonik aşk yaşayan adamın birinin hayalleri gerçek olur; en çok sevdiği yıldız ile karşı karşıyadır, fırsat bu fırsat derken yıldız bayana sorar:
– Saçınızdan bir tutam bana verirseniz size 100 dolar veririm!
Yıldız:
– Hımmm 500 dolar verirsen bütün peruk senin olsun.
DELİ HASTANESİ
Bir gün bir bilim adamı yılbaşı nedeniyle hastaneleri gezip akıllanan delileri salmaya karar vermiş. Bir sürü hastaneyi gezmiş fakat hiç akıllandığına kanaat getirilen deliye rastlamamış. En sonunda bir hastaneye gitmiş birde bakmış ki bütün deliler zıplıyor.
Hemen onlarla ilgilenen doktorlara sormuş:
– Bunlar neden böyle zıplıyorlar?
Doktor:
– Bunlar kendilerini mısır patlağı zannediyorlar, demiş.
Bir de bakmışlar ki bir tanesi zıplamadan yatağın üzerinde sabit bir şekilde duruyormuş. Hemen ona yaklaşarak sormuş:
– Sen neden zıplamıyorsun?
Deli:
– Ben tavaya yapıştım…