Böceklerin Bile Yemediğini, İnsan Üzerine Para Vererek Nasıl Yer?

Hiç kendi kendinize dediniz mi;

-Pastaneden aldığım poğaça, böreği çok severim ama ne zaman yesem bir kaç saat sonra midem yanmaya başlar..

Pastane böreği yedikten sonra midesi yanmayan var mı?

Vakti zamanında rahmetli hocamız Aidin Salih’e bir genç getirmişler, ağır gut hastası olup ayağının biri normalin iki katı büyüklüğündeymiş.

Hikayesine gelince; bu genç çalışmak için Ağrı’dan İstanbul’a gelmiş ve bir poğaça imalathanesinde iş bulmuş.
Çocuğa;

-İşte sana yatacak yer, al sana şu kadar ücret, yemek mi? Aha sana poğaça, ye yiyebildiğin kadar.. demişler. O da yemeğe para vermemek için sabah akşam sadece poğaça yemiş..

Sadece 6 ay sonra ayağı o hale gelmiş, doktorlar yapabilecekleri birşey olmadığını ve “memleketine gitmesini” söylemişler.

İyi ama neden?

Cevap;

-PASTACI YAĞI!

Yani daha basit söylemle margarinin daha da kimyasallaştırılmış hali!

Size burada marganinin ne olduğunu anlatmayacağım zira bu yağın plastikten bir molekül farkı olduğunu hepiniz biliyorsunuz..

Ve bu yüzden yapılan deneylerde hiçbir karınca asla margarine yaklaşmamıştır çünkü besin maddesi olarak görmemiştir. Ancak aynı deneydeki tereyağını ise tüketmişlerdir.

Tereyağı masraflı gelince ve üreticiler bizim tüketim çılgınlığımıza yetişemeyince kendi işlerine geldiği gibi plastik moleküllerine hidrojen ile katkı maddeleri enjekte ederek margarini buldular..
Tabi bunu tutturmak içinde;

-Efendim tereyağı kalp tıkanıklığı, kolesterol vs yapar diye bizim doğal yağlarımızı kötülediler. Bakıyosun 80-90 yaşında köyde tereyağından başka birşey yememiş yaşlılarımız bizden iyiyken, bugün hastanelerde çocuklara radyasyonsuz anjiyo yapılır afişleri asılıyor.. Aman ne buyuk teknoloji! Adama derler ki;

8-9 yaşında çocuğun ne işi var anjiyo ile, diyabet ile, kalp tıkanıklığı ile!

Ben hemen söyleyim;

-ANNE ÜŞENGEÇLİĞİ!

Bana hakkınızı helal edin, kusurumada bakmayın ama toplumu düzeltmek istiyorsak önce kendimize özeleştiri yapabilmeliyiz.

Evde doğal gıdalar hazırlamak varken siz bu çocukların her sabah beslenmesine pastaneden poğaça, simit, börek koyarsanız çocuğunuzun ileride çok sağlıklı olacağını mı sanıyorsunuz hanım kardeşim?

Gidin bir gün pastanelere o çok sevdiğiniz Küt böreğinin yapımına bir bakın!

Ben anlatayım;

-Bir kat yufkayı serip yan tarafında bulunan kovaya elini daldırarak bir avuç yoğurttan farkı olmayan o iğrenç pastacı yağını alıp yufkanın üzerine yaydıktan sonra üzerine ikinci kat yufkayı sererek yine bir avuç yağ ile işlemi tekrarlayacak..

Sonra sizin saatlerce mideniz yanacak, hemen reflü ilaçları kullanacaksınız. Evladınız da bu kimyasalları bedenine depolayacak.. Sonra “ne oldu benim yavruma diye doktor doktor gezeceksiniz!”

Sabahları poğaça, börek vs. yemeden önce vücudunuza neyi soktuğunuzu ve iç organlarınızı nelerle muhatap ettiğinizi bir düşünün!

Tabi bu durumun benzeri pilav için de geçerlidir. Özellikle sokakta satılan pilavların nasıl o kadar lezzetli olduğunu ve evde yapılan pilavların neden o kadar güzel olamadığını düşünün.

Cevap;

-ÇİN TUZU!

Yani, MSG (Mono Sodyum Glutamat)

Bu kimyasal beyni öyle bir etkiliyor ki saman dahi yeseniz onu lezzetli olarak algılamanızı sağlıyor. Ama bu Rabbimizin tertemiz yarattığı vücudumuz için zehir hükmündedir.

Bu maddenin en yoğun olarak bulunduğu yiyecekler de o özel okullarda okutup, en iyi elbiseleri giydirip en son model telefonlar aldığınız çocuklarınızın bilgisayarda oyun oynarken paket paket yedikleri o cipsler, pringlesler, açmalar poğaçalar içinde bulunuyor.

Ey anneler ve babalar!

Evinizin parkesi, mobilyaları aman çizilmesin diye pür dikkat ederken, arabanızın motoru bozulmasın diye en iyi ve kaliteli yağı seçerken, sizin en kıymetli sermayeniz olan vücudunuza ve evlatlarınıza ithal ettiğiniz “öldürücü değil süründürücü” olan yavaş etkili zehirlerin uzun vadedeki sonuçlarını görmek için arada bir hastane koridorlarında dolaşın..

Paylaşalım herkes okusun!

You may also like...